29 Kasım 2012 Perşembe

excerpts from marx and engels

marks mı?

dur dur, şaka.


çirkin post

önce sinemaları kentsel dönüşüm adı altında alışveriş merkezlerine tıktılar. yetmedi diye düşündüler heralde ki, tiyatroları da hallettiler.

kan beynime sıçrıyor.  tepenin ardı'nı sinemalar kabul etmiyormuş.
durum o kadar vahim ki, bu ülkede sinemaksimumlardan ve ovırreytıd filmlerden geçilmiyor.
böyle zamanlarda aklıma emek geliyor. üzülüyorum haline. sonra beyoğlu'nu düşünüyorum. eğer bir şeyler yapılamamış olursa onun için de üzüleceğiz ocak ayında.

her şeyin içini boşalttıkları gibi sinema da ruhsuzlaşıyor. hatta ruhsuzlaştı mı demeliydim?
modernitenin yaptığı kategorilere ayırıp kalanı elemek tam olarak yürürlükte..

dünya gittikçe çirkin bir yer oluyor. olmuyor mu sence de?



16 Kasım 2012 Cuma

çağrışımlar

Sık sık koşu yaparım, terlemek için... Böylece gözyaşları için vücudumda su kalmaz.




Sokağa açılmış pencereden sıcaktan başka birşey girmiyordu. Alnı sırılsıklamdı. Bir ter damlası burnu boyunca aktı, sonra gitti, elinde tuttuğu mektubun üzerine düştü.
-Gözyaşına benziyor, diye düşündü. Ama ağlamaktansa terlemek daha iyi.


en kötüsü de şuan koşmaya bile üşenmek değil mi?

10 Kasım 2012 Cumartesi

sigaraya inandıran bir yönetmen



böyle durumlarda sözler değil, tavırlar, acımızın hakikiliği hatta gücü değil, çevredeki havaya uyum yeteneğimiz önemlidir. sigaranın o kadar sevilmesi, nikotinin gücünden değil, bu boş ve anlamsız alemde, insana anlamlı bir şey yaptığı duygusunu kolaylıkla vermesindendir, diye düşünürüm bazan.

4 Kasım 2012 Pazar